okuma Okunma [8725]

DECCAL FİTNESİ

DECCAL FİTNESİ

 

DECCAL HAKKINDA GENEL BİLGİ

İnsanoğlunun, zamanın, Nebisini ve velisini tanımadan, deccalı tanıdım demesi, o kişinin haddini bilmemesi anlamına gelir.

     Aziz kardeşlerim:  Her konuda olduğu gibi deccal hakkında insafla ve irfanla düşünmeliyiz.

     Allah rızası için, elinizi vicdanınıza koyarak bu sözlerimi değerlendirin.

      Deccal deyince, bu asrımızın hocalarının ve halkın geneli ahır zamanda gelecek olan, deccalı hatırlıyorlar ve düşüncelerini hep o yöne kaydırıyorlar, bu asrımızın deccalından maalesef habersiz kalıyorlar; onun içinde deccalı bulamıyorlar ve tanıyamıyorlar. Tanımadığı deccal ile de aynı safta yolcu oluyor, ama hiç mi hiç haberi yok.

       Bu asrımızın insanlarının çok anlattığı meşhur peygamber kıssaları var, aşağı yukarı halkımızda caddede, sokakta, işyerinde ve evinde bu muhteşem kıssaları anlatırlar, ama kendileri hiç mi hiç anlama ve duyma yoluna gitmez.

        Bunlardan bir iki örnek verelim isterseniz!

      Bu günümüz insanları Hz. Nuh (a.s) ın oğluna ve hanımına kafir derler. Niçin? Allahın emrine karşı geldiği için!

      Peki; Bizim oğlumuz karımız Allah’ın emrine karşı gelince aynı şeyi söyleye biliyor muyuz?

      Yine aynı şekilde peygamberimizin öz amcası Allah’ın emrine ve rasulüne karşı çıktığı için kâfir oldu. Biz onlara çok kolay kâfir diyebiliyoruz.

    Peki; bizim öz amcamız, dayımız, kardeşimiz, Ebu lehebin yaptığı gibi; Allahın emrine karşı geliyor, peygamberimizin sünnetine karşı geliyor, Allah ve Rasulünü sevenlere, örümcek kafalı diye hitap edenlere, kâfir diyemiyor, münafık diyemiyor, inkârcı diyemiyor, deccal diyemiyor; onun içinde deccalı bulamıyor, bulamadığı gibi de, deccallara oyuncak ve maskara oluyor.

    Zavallı diline dolamış Ebu Leheb kâfir’di peygamberimizi dinlemedi. Zavallı bu günümüz Ebu Leheb’lerini başına taç etmiş, hala peygamber amcasına, peygamber karısına, peygamber oğluna kafir diyor, diyor… ama kendi küfründen ve akrabalarının küfründen bu zamanımızın deccallarından habersiz yaşıyor.   

Deccal arayan kardeşler

İyi biliniz ki; bu asrın deccallarını tanımayanlar kıyamet gününde gelecek olan deccalın oyuncağı olacaklardır.                                                                                                                                                                          (Halil İbrahim Kul)

Deccal arayan kardeş

Unutma kardeş; sen bu asrın insanısın, kıyamete kadar yaşayamayacaksın; öyle ise sana düşen vazife, bu günümüzde yaşayan ümmetin belası, deccalları tanımaktır. Aksi halde bütün hayatın, uğraşların hüsranla sonuçlanır, hiç farkına varamazsın!                                                                                     (Halil İbrahim Kul)

Bu temel açıklamadan sonra, şimdi Yüce rabbimizin ayetlerine ve Rasulullah efendimizin mübarek sözlerine kulak verelim ve iyi düşünelim! Sonra da yorumlarımıza geçelim.

Yüce Rabbimiz buyuruyor ki,

     Kafir olanlar (dahi ) bir birlerinin yardımcılarıdır. Eğer, sizlerde birbirinize, yardım etmezseniz,  yeryüzünde fitne ve büyük fesad çıkar. Enfal- 73

Açıklama

      Yüce Rabbimiz: biz inanan insanların birbirimize dost olmamızı emrediyor; hatta kâfirlerin birbirini korumalarından daha fazla korumamızı emrediyor. Ama maalesef bu günümüz inananları çoğu zaman birbirinin aleyhine konuşuyor, bu da yetmiyormuş gibi, kâfirlerin iyiliklerini ve daha iyi olduklarını etrafa reklam yapıyorlar. Toplum olarak yapılan bu tür yanlışlıklar da fitneci kâfirlerin, deccal uşaklarının gücünü artırarak büyük fitnelere ve büyük felaketlere sebep oluyorlar.

      Allah Resulü (s.a.v) efendimiz buyuruyor ki:

    Hiç bir peygamber yoktur ki: Kavmini deccal’a karşı uyarmış olmasın!                                       

  Ebu Davud Ve Hakem                                                                                                  

     Yukarıdaki ayeti kerime ve hadisi şeriflere baktığımızda gördüğümüz ve anladığımız deccal (ümmetin belalı fitnesidir ki ) fitneden ibarettir ki, bu her asırda meydana gelmiştir.

      Ancak biz deccal hakkındaki açıklamamızı konumuzun sonuna bırakalım ve Rasulü Kibriya efendimiz (s.a.v) in deccal hakkındaki bizlere vermiş olduğu bilgileri sizlere aktaralım İnşaallah.

Efendimiz ( s.a.v) Buyuruyor ki:

         Deccal’ın zuhurundan üç yıl önce son derece buhranlı yıllar olacak. Açlık hüküm sürecek: Birinci yılda Allah (c.c) göğe yağmuru tutmasını emredecek! Yeryüzüne nebadatın üçte birini hapsetmesini emredecek.

      İkinci yılda,  Göğe yağmurun üçte ikisini Yeryüzüne nebadatın üçte ikisini hapsetmesini emredecek

        Bunun üzerine gökten bir damla yere düşmeyecek.  Yerden de hiçbir yeşillik bitmeyecek. Hayvanlardan da Allah (Celle Celalühü) ın dilediği müstesna hepsi helak olacak.!

                  Ashab’dan soruldu:

     Ey Allah’ın Resulü öyle bir zamanda insanlar nasıl yaşayacaklar?

       Efendimiz (s.a.v) devamla buyurdular ki: O zaman zikreden insanların tespihleri, yiyecekleri yemek, içecekleri su ihtiyacını karşılayacaktır.                                                                                                     

  İbni Mace ve Hakem

          Allah Resulü (s.a.v ) efendimiz buyurdular ki:

        Âdem in yaradılışından kıyamet günü arasında Deccaldan daha büyük fitne vaki olmamıştır.

        Allah’ım deccal fitnesinden sana sığınırım diyerek dua etmiştir.        

                       DECCALIN ŞEKLİ       

  Deccal’ın iki gözünde parlaklık olduğu için kusurludur. Sol gözü de kördür. Vücut yapısı kısa boylu, ayakları yamuk, saçları sık ve beyazdır. Yüzü kızıldır ve saçları kıvırcıktır.  Çocuğu olmayacaktır. Burnu sanki kargayı andırır, bir şekildedir. Gözleri şaşı olacaktır.

        Deccal insanları, ilk evvela Hakka davet edecek, insanların çoğu, onu gerçek bir Mürşidi kâmil bilerek peşine takılacaktır.

      Daha sonra İlahlık davasında bulunacak, (Ben Allah ım ) diyecek ve bunu der demez gözü kör olacak. Kulağı kesilecek, iki gözü (iki kaşı) arasında Arapça harflerle (KE-FE-RE  ?????yazılı olacaktır.  Taberani                                                                                                                                                                                                                                         

DECCALIN HİLE  VE KEHANETLERİ

 Şüphesiz, yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü, akıllarını kullanmayan (gerçeği akletmeyen) sağırlar ve dilsizlerdir. Enfal 22

Allah Resulü (s.a.v ) efendimiz buyurdular ki:

    İnsanları aldatmak için iki dağı yanına alıp yürüyecektir. Birinde bol ağaç ve meyve mevcut diğerinde duman ve ateş mevcuttur. ( DECCAL) işte bakın bu cennetim, buda cehennemim diyecektir. Hakem İbni Asakir                                                                       

 Adamlarının, bir kısmını öldürüp, daha sonrada diriltecektir. Etten dağı sudan nehri bulunacaktır.  Ebu Nuaym

Açıklama

      Adamlarının bir kısmını öldürecek sonra diriltecek, hususunu çok iyi düşünmek lazım gelir.(Allah c.c) hiçbir peygambere vermediği diriltme işini neden bir kâfir (Deccala) versin? Elbette ki; vermez!

    Öyle ise Allah Rasulü yanlış haber mi verdi! Hâşâ;  Dikkat ederseniz, Allah Rasulü, deccalın, insanları dirilteceğini, haber vermiyor; deccalın kendi adamlarını dirilteceğinin haberini veriyor. Bunun yakın tarihimizin Irak savaşında gördük Saddam Hüseyni, öldürdü, ama onlarca Saddam zalimini Irak halkının başına bela etti. Yani kendi adamlarını bu şekilde dirilteceğini efendimiz ümmetine haber vermiş oluyor. Aynı şekilde dünya ülkelerinden birçok örnek vere biliriz.

Allah Resulü (s.a.v ) efendimiz buyurdular ki:

       Deccalın yanında iki nehir vardır, bunun birinden beyaz su diğerinden de kaynayan bir ateş akacaktır. Sizden biriniz eğer buna yetişirse ateş olarak gördüğü nehre girsin gözlerini yumarak başını eğip o sudan içsin çünkü o buz gibi bir sudur.     

     Havada uçan kuşu tutacak anında güneşin altında kızartabilecektir.

       Deccalın akıllara durgunluk veren diğer bir hali de şudur. Günde üç defa denize dalacak ellerinin biri uzundur, uzun olan eliyle denizin dibindeki balıklardan istediğini tutup çıkaracaktır.                        Ebu Nuaym                                                                            

      Deccal bilhassa kadın ve köylü cahil insanları rahatlıkla kandıracaktır. Onlara istersen ölü babanı dirilteyim diyecektir.

       Yanındaki şeytan (cin) babasının şekline girerek oğlum ben senin babanım bu adama uy diyecektir.                                                                                                                                                           Ebu Davud

Rasulullah (s.a.v)  Efendimiz Buyuruyorlar ki:

      Deccalın yanında daima cinler ve Şeytan bulunacaktır. Bunlardan iki tanesi iki melek şekline girerek deccalı tasdik edici rolü oynayacaktır. Bunlardan biri sağında diğeri de solunda olacaktır.

     Ve bir takım insanları aldatmak için onlara soracak!

      Ben sizi öldüren ve dirilten Rabbiniz değil miyim? Onlarda doğru söyledin diyecekler.

      Hakiki melekler onu yalanlayacak ama maalesef onu kimse duymayacak. Ona devamlı olarak cinler ve şeytan gelecek biz senin emrindeyiz ne istersen yapacağız diyecekler.

      Deccal da Haydi gidin insanlara, benim Rab olduğumu söyleyin diyecek.

       Deccalın bu hareket ve kehanetlerine karşılık olarak Aklıselim düşünen insanlar şöyle diyecektir. Allah Resulü senin gibi şeytanın geleceğini haber vermiş ve İsa (aleyhisselam) nın geleceğini ve seni ortadan kaldıracağını bizlere bildirmiştir.

           Bütün bunlara rağmen bir kısım insanlar bu fitneye inanacak. Çünkü deccalın kehaneti öyle ki, göğe emredip yağmur yağdıracak yere emredip ekin bitirecek hayvanlarında memelerini bollatacak. Yer altındaki definelere emredecek, Haydi altındakini dışarı çıkar diyecek ve yerde, içindeki defineyi yüzeye çıkaracak!        (Müslim)

Açıklama

   Bu hadisi şerifler ahır zaman deccalının açıktan zuhur ettiği zaman meydana gelecek olan kehanetleridir ki, bundan Allaha sığınırız. Yukarıdaki sunduğumuz hadisi şerifler bize Ahır zamanda gelecek olan deccalın, lanetli şeytan ile kafir cinler ile ve dinini dinara şehvet ve şöhrete satmış olan,  sapık insanlarla beraber çalışacağının haberini vermektedir. Bütün bu şerli varlıkların şerrinden Allah a sığınırız. Göğe emredip yağmur yağdıracak! Bu günün inanmayanları dua yoluna inanmayıp bulutlara bomba sistemi ile yağmur yağdırma yoluna gitmesi düşünülebilir. Yerden ekin bitirmesi hayvanlarında memelerini bollaştırması. Bu günkü İsrail deccallarının bitkilerin ve hayvanların genleri ile oynamasına işaret olabilir. Yer altındaki definelere emretmesi ve yüzeye çıkarması: Bugünkü Amerika’nın ve Avrupa’nın dünya devletleri içinde yer altı zenginlikleri olan ülkeleri işgal etmesinin haberi olabilir.                                                                                                                         

BU GÜNKÜ DECCALI TANIYALIM

   Bu, Kur’an, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.            

                                                                                               Yasin 5 – 6 -

            Resulullah (s.a.v) efendimiz buyuruyor ki;

        Hiçbir peygamber yoktur ki ümmetini deccala karşı uyarmış olmasın.

                                                                                    Ebu Davud  Ve Hakem                              

 

        Biraz düşünelim aziz kardeşlerim; Efendimiz (s.a.v) in hadisi şeriflerinde yer alan, lanetli deccal acaba hangi tarihte zuhur etmiş?

     Bütün tarih (deccal) fitne sahneleriyle dolu değil mi?

 

       ÖRNEĞİN: Hz. Adem (aleyhisselam) ‘dan başlayalım   Hz. Adem (aleyhisselam)’in zamanında insanın az olduğunda hatta kocaman dünyanın üç beş kişinin elinde olduğu zamanda  deccal fitnesi Kabil’den zuhur ederek kardeşi Habil i öldürdü, ve dünyanın ilk fitnesi (deccalı) olarak tarihe geçti sebep ne idi Habil  yumuşak huylu, tevazulu,  bir gönle sahip olmasıydı.

         Kabil ise hislerine kapılarak hakkına razı olmayan her istediğine sahip olma arzusu ile dolu idi.

       Bu güne baktığımız zaman aynı şeyleri görmüyor muyuz? İnsanlar ufacık menfaatleri için koca dünyayı kana buluyorlar. Kana bulandığı yetmiyormuş gibi malını ve namusunu yağmalıyorlar. Kabil de aynı şeyi yapmıştı. Hem öz kardeşini öldürmüş hem de kardeşine ait olan eşini kaçırmıştı; günümüz fitneleriyle karşılaştırdığımız zaman, deccal fitnesini görmek mümkündür, görmek isteyenler için hal böyledir.

            Hz Nuh (Aleyhisselam) da hal yine aynıdır. Ama mekân değişik şahıslar değişiktir. Nuh (aleyhisselam) kavmini dört yüz yıl hakka davet etmesine rağmen kavmi onu hep dışlamış, dövmüş, kovmuş, alay etmiş. Bu konuda Nuh kavmi hakkında Kur-an-ı kerimde geniş bilgi verildiği için kısa geçiyorum.

         Yüce Mevla kulu Nuh (aleyhisselam) a bir gemi yapmasını ve inananların gemiye alınmasını gemiye binenlerin tufan felaketinden kurtulacaklarını inkârcıların cezalandırılacağını bildirdi.

        Ama fitne ve fitneciler ( deccal ) için hiçbir şey değişmedi. Onlar hiç tufan haberi verilmemiş gibi isyanlarına devam ettiler.

    Bu da yetmiyormuş gibi haydi vaat ettiğin tufanı getir de biraz eğlenelim diyerek Allah ın nebi kulu ile alay ettiler.

       Aynen bu günümüz deccalları da hem deccal haberini aralıksız veriyorlar, hem de alabildiğine isyanlarını devam ettiriyorlar, Allah’ın emrine boyun eğen Allah’ın kulları ile alay ediyorlar.

      Ama bu günün deccallarının isyanları bir taşla  iki kuş vurmayı hedefleyen cinsten, hem madde kazanıyorlar hem de inanan insanlarla alay ediyorlar.

      İnkârcılardan çıkan tarifi mümkün olmayan feryatlar ahlar yükseliyordu; Hatta çok ibret vesikası olan şu hadiseyi de nakledelim. Nuh (a.s) helak olanlar içinde bulunan isyankâr oğluna seslendi. 

     Nuh, ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna, “Yavrucuğum, bizimle beraber sen de gemiye bin, inkârcılarla birlikte olma” diye seslendi. Hud -42

       Biliyorsunuz Nuh  (a.s) ın oğullarından biri fitneci, inkarcı, isyancı, deccallardan biriydi. Babasının kurtuluş çağrısına  o şöyle  dedi.

        O, “Ben, kendimi sudan koruyacak bir dağa sığınacağım” dedi. Nûh, “Bugün Allah’ın rahmet ettikleri hariç, O’nun azabından korunacak hiç kimse yoktur” dedi. Derken aralarına dalga giriverdi de oğlu boğulanlardan oldu.

                                                                                                                                                         Hud -43

     Aslında ümmeti bir birine düşüren fitneci deccalları da dünyanın çeşitli yerlerinde bir çok felaketlerle helak olup gidiyor, ama isim verildiği zaman suç oluyor her doğrunun suç olduğu bir dünyada insanlara doğruyu anlatmak zordan daha zor oluyor.  Nuh (a.s) ın oğlu koca dünyayı su kaplayamayacağını düşünüyordu. Sular yükselip de Nuh (aleyhisselam) ın oğlunu kayalıklara çarpınca

     Nuh ( aleyhisselam) baba şefkati ile; Yüce Rabbisine şöyle yakardı!

Nuh, Rabbine seslenip şöyle dedi: “Rabbim! Şüphesiz oğlum da âilemdendir.  Senin vadin elbette gerçektir. Sen de hükmedenlerin en iyi hükmedenisin.” Hud -45        Yakarışına Yüce rabbimiz şu cevabı verdi

Cenabı hak buyurdu.

     Allah, “Ey Nûh! O, asla senin âilenden değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O hâlde, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben, sana cahillerden olmayasın diye öğütlerim” dedi. Hud – 46

      Nuh (aleyhisselam) tekrar tövbe eden bir yakarışla Yarabbi; bilgim olmayan işe karışmaktan sana sığınırım dedi.

      Nûh, “Rabbim! Şüphesiz ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana acımazsan, şüphesiz ziyana uğrayanlardan olurum” dedi. Hud – 47

                            Açıklama

       Bu gün bizim halkımızın bir çoğu, bu ayeti kerimeleri, bir hikaye misali birbirine anlatmakta, ama maalesef, anlatan insanların geneli, anlattığı hakikatten habersizdir. Eğer anlatmış olduğu ayeti kerimeden biraz olsun haberdar olsa, işte o zaman Nuh (a.s) ın oğlunun haksızlığını ve isyankarlığını anlatırken kendi oğlunun ve hanımının isyanından biraz olsun haberi olacaktır. Maalesef sözüm ona kardeşim anlamıyor ya birisinden duyduğu için anlatıyor; o anlattığı da maalesef kendisini kurtarmaya yetmiyor.

        Öyle ise; Büyüklerimizin buyurduğu gibi, ağzımızdan çıkan sözü kulağımıza ve kalplerimize duyuralım. Aksi halde bizi zamanın deccalından hiç kimse kurtaramaz.

Kardeş bu söze biraz kulak ver;

Bir  peygamber amcasına, hanımına, oğluna, kâfir demek çok kolay. Çünkü herkes kâfir diyor. Peki; kardeşim,

O kâfirlere benzeyen, amcana dayına, oğluna, kardeşine, kâfir diyemiyorsan, peygamber amcasına, hanımına ve oğluna kafir demek, Allah(c.c) ın gücüne gitmez mi?

Halil İbrahim Kul

NUH KAVMİ DECCALLARI

      ( Nuh) Kavminin inkâr edenlerinden ileri gelenleri,( Nuh)a “Biz, senin ancak bizim gibi bir insan olduğunu görüyoruz. İlk bakışta sana uyanların da ancak en aşağılıklarımızdan ibaret olduğunu görüyoruz. Sizin bize karşı herhangi bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine sizin yalancı kimseler olduğunuzu sanıyoruz” dediler. Hud- 27

Açıklama

        Deccalın ve deccal uşaklarının alameti doğru sözlü olanları yalanlamaktır; çünkü her doğru onların hilelerini bozan bir mucize gibidir, onun için deccallar her doğrudan korkarlar ve her doğru karşısında, çatlak seslerini yükselterek doğruları yalanlamaya çalışırlar. Bu deccalların hem baba; hemde, dede meslekleridir.

     Andolsun, Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Şüphesiz ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum” dedi. Araf – 59

      Ogün Nuh (a.s) bu davetine karşılık Nuh (a.s) a deli diyenler deccallar bu günde peygamberlerinin izinden gidenlere deli demekten geri durmuyorlar.

Nûh) gemiyi yapıyordu. Kavminden ileri gelenler her ne zaman yanına uğrasalar, onunla alay ediyorlardı. Dedi ki: “Bizimle alay ediyorsanız, sizin bizimle alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay edeceğiz.” Hud -38

      Dediler ki: “Ey Nûh! Bizimle tartıştın ve tartışmayı uzattın. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi kendisiyle bizi tehdit ettiğin azabı getir.” Hud 32

       Şüphesiz bunda( Nuh tufanında) birçok ibret vardır.  Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. Şuara -121

       Onlar (halkı) Allah yolundan alıkoyan ve onu eğri ve çelişkili göstermek isteyen kimselerdir. Hem de onlar ahireti inkâr edenlerin ta kendileridir. Hud- 19

Açıklama

        Aziz kardeşlerim; Yüce rabbimiz zamanın deccalını halkı Allah yolundan alıkoyan ve çelişkiye, ikiliğe düşürmeye çalışanlar olduğunu bize haber vermektedir.

        Bugün, bizim halkımıza ne oluyor da, inananları Allah yolundan ayırmaya çalışan ve inananları ikiliğe düşürenlere karşı, inananları uyaranlara, onların koruyucusu gibi savunmaya geçiyorlar, Hakkı söyleyenleri suçluyorlar. İnanan bir din kardeşim çok iyi bilmelidir ki; Kulu Allah yolundan alı koymaya çalışanlar deccal değilse de, deccalın ve şeytanın uşağı konumundadır.

LUT KAVMİNDEKİ DECCAL

Şüphesiz (Lut kavmi helakin) de inananlar için ibretler vardır. Hicr- 77

     ( Eş cinselliği reddeden inananlara Lut) Kavminin cevabı ise sadece, “Çıkarın bunları memleketinizden! Güya onlar kendilerini fazla temiz tutan insanlar!..” demek oldu.   Araf-82

Açıklama

          Şerefli milletin asil evlatları; Bu günün aynı zihniyeti biz inananları memleketimizden çıkarmak için yıllardır inananlara akla gelmedik eziyetleri yapanlarda kendilerini aydın çağdaş demokrat görmüyorlar mı?

          Kendi amaçlarına, nefislerinin arzusu olan şehvetlerine ve menfaatlerine ters düşenleri hain ilan etmiyorlar mı? A benim kardeşim Lut kavmindeki eş cinsel, seksüellere sapık deccal fasık diyorsun da neden bu günün seksüellerini alkışlıyorsun yoksa sende mi onlardansın?

            Lut kavmindeki, deccal bu günümüzün deccalları gibi birkaç boyutlu. Örneğin; Lut kavmin de eş cinsellik had sefada idi, insanlar kadınları bırakıp erkek erkeklerle kadınlar kadınlarla birleşiyordu. Bu günün Avrupa cahillerinde ve Avrupa sevdalılarında olduğu gibi,

         Diğer yandan da kendilerine yol soran insanları, doğru yol diyerek yanlış yol olan canavarların bol olduğu ormanlara gönderip onları vahşi hayvanlara parçalatıyorlardı. Bu günün Amerika sının ve Avrupa’nın insanları silahsızlaştıracağız barışı getireceğiz diyerek dünya milletlerini kana boyamaları ve insanların mallarını namuslarını yağmalamaları gibi.  Zamanın bütün deccalları hep aynı, ancak açık bulduğu kapılardan saldırıyorlar. Uyanık olalım uyuyanları uyaralım.

      Lût kavmi de uyarıcıları yalanladı.  Şüphesiz biz de üzerlerine taşlar savuran bir rüzgâr gönderdik. Yalnız Lût’un ailesi başka. Katımızdan bir nimet olarak bir seher vakti onları kurtardık. Şükredenleri işte böyle mükâfatlandırırız. Kamer -33-34- 35

Açıklama

        Zulmeden zalimlerin, halkın inançları ile oynayan deccalların ve deccal uşaklarının karşısında inançlarından vazgeçmeyen hakkın emrine canı pahasına itaat edenlerin ebediyen kurtaracağının en belirgin alametlerindendir, bu ayeti kerime.

HZ. MUSA (AS) ZAMANINDA Kİ DECCAL

        Firavun dedi ki: “Bırakın beni, Mûsâ’yı öldüreyim. O Rabbine yalvarıp dursun; Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden yahut yeryüzünde bozgunculuk çıkaracağından korkuyorum.” Mü’min 26

     Bir mümin kişi dedi ki; “Ey kavmim! Bugün yeryüzüne hâkim kimseler olarak iktidar ve saltanat sizindir. Ama başımıza geldiğinde bizi, Allah’ın azabından kim kurtarır?” Firavun, “Ben size ancak kendi görüşümü bildiriyorum ve sizi ancak doğru yola götürüyorum” dedi.  İman etmiş olan adam dedi ki:     “Ey kavmim! Şüphesiz ben, Nûh kavmi, Âd kavmi,  Semûd  kavmi ve onlardan sonra gelen toplulukların başına gelen olayların sizin de başınıza gelmesinden korkuyorum. Allah, kullarına asla zulmetmek istemez.” Mü’min 29 -30-31-

        Firavun zalimini sanırım duymayan Müslüman kalmamıştır. Çünkü Yüce Allah (Celle Celalüh) onu inanan kullarına ibret vesikası olarak tanıtmayı murat etmiştir.

           Biliyorsunuz firavun bir kâhindi zaten deccalda bir kâhin olacaktır. Yani bu günün deccalları da kâhinlerden olacaktır ki; kehanetlerini bu günün medyası anlatmakla bitiremiyor.

            Firavun kâhindi dedim: Çünkü Nil nehrini insanların gözünü boyayarak durdurmuş gösterdi. Ve Musa’yı yalancı kendini de ilah olarak tanıttı. Nil nehri için düelloya davetinin sebebi ise o kehaneti biliyordu. Bu mevzu Hz Musa kıssasında uzunca izah edilmiştir.

       Bu günün deccal fitne ve firavunları da çeşitli şekillerde hangi oyunu oynamayı biliyorlarsa onun eğitimini alarak rolünü iyi oynamaya çalışıyorlar.

            Örneğin: Çok yakın tarihimizde ve günümüzde, hala insanlarımızı tedirgin eden ve ürküten olaylardan biri de; Müslüm Gündüz, Fadime Şahin ve Kalkancı hadiseleridir ki; bu tür oyunu içten ve dıştan birileri oynadı ama, bu üç kişi oyunun aktörleriydi, asıl oyunu oynayanlar ise biri, görünen basın ve yayın (gazete ve televizyon) ekranı diğeri de memleketimizdeki iman ehli olanların imanını şüpheye düşürmek, devletin dikkatini, ibadet ve itaat eden insanlar üzerine çekerek kendi emellerine ulaşmak isteyen güçlerdir. 

         Kimdir bunlar. ?

     İşte bu suratını gizleyen iç ve dış maskeli yöneticilerdir. 

       Dikkatimizi Gündüz ve Kalkancı hadiselerine çekerek hemen bunun arkasından Müslüman kardeşlerimizin kendi ekmeğinden yemeğinden keserek biriken para ile yaptırdığı imam hatip liselerini, düz lise ve meslek liselerine çevirdiler. Mal sahibine hiç danışılmadı ve izni de alınmadı.

       Diğer tarafta Kuran kursları bir, bir kapatıldı. Bir sürü insanımız din adamımız tutuklandı hapsedildi meydanlarda coplandı. Kısacası Allah’a kulluğunu yapmaya çalışanların evi, ailesi ve kendisi perişan oldular.    

        Hatta ibadet eden iş adamları dâhil bu olumsuzluktan nasibini aldılar. Bütün bunlardan daha vahim olanı ise halk içinde din adamlarında hiç mi hiç itibar bırakmadılar.

      İşin daha da acı ve ızdırap verici yanı da bu milletin ve bu halkın ekmeğinden kesilen verginin birikimi ile yapılan Fırat üzerindeki GAP projesi ile halk arasında adlandırılan Güneydoğu Anadolu bölgesini hayata geçirme, sulama ve suya kavuşturma adıyla yıllarca yapılan yatırımı da maalesef dünya Müslümanlarını sömüren İsrail fitnesine sattılar.

       Biraz düşünün ne zaman yapıldı. Bu işte tam dikkatlerin Müslüman üzerine çekildiği asker, polis ile inanan, ibadet ehli, Müslümanları karşı karşıya getirdikleri anda yapıldı; hiç fırsat kaçırılmadı. Buna benzer daha neler, neler yapıldı neler.     

          Hortumlanan bankalar Güneydoğuyu pafta, pafta yabancı sermaye adıyla İsrail’e satanlar. İşte bütün bunlar iç ve dış deccal fitnesinin zamanımızdaki zuhuratıdır.

          Yine aynı şekilde Firavun yönetimi, Mısırlılar ve İsrail oğulları diyerek, ülkede ikilik meydana getirmişti ve Mısırlılarla arası çok iyiydi, ( ibadet eden ) İsrail oğulları ile arası açıktı. Firavunu etrafında ki, yandaşları İsrail oğullarına karşı kışkırtıyorlardı.

           Bu gün ülkemize baktığımız zaman dün insanlarımızı Kürt’tür

PKK dır diyerek, terör göstermek sureti ile doğuyu perişan ettiler.

       Asker ile sivili birbirine düşürdü binlerce masum insanımızın ölümüne yüzlerce askerimizin şehit olmasına sebep oldular.

         Bunu yaptıranlar gerek içten ve gerekse dıştan ülkemizi yağmalamak isteyen güçlerin bir oyunuydu. Bu oyunda da deccal fitnesi ve fitneleri bir hayli başarı kazanmıştır ki; kahramanlarının suçlu bulunmasına tahammül edemediler de tekrar yargılanmasını istiyorlar.         

         Bu tehlikeyi çeşitli yaralar alarak gerilerde bırakan ülkemizi ve vatandaşlarımızı dünya deccalları tekrar bir oyun sahnesiyle karşı karşıya bırakmak arzularındalar ve bu oyuna başladılar.

            Bu gün  oynadıkları oyunda dün oynadıkları ( PKK ) oyununun tıpkı aynısı gibi dün Kürt halkını tehlike gösteren zihniyet bugün tüm İslam âlemini  tehlike gösteriyor ve bu konuda tüm çalışmalarını yapıyor ve yapmaktadır.

           Yine aynı şekilde Kürdü, Türkü birbirlerine düşman etmek gibi büyük bir girişim içindedirler. çünkü Türkiye de iki çoğunluk halk vardır bunlardan biri Türk diğeri de Kürt halkıdır. Bu iki halk bir birlerine düşman olunca ülkemiz çok kolay bölünerek zamanımız deccalı olan fitne ( Amerika’nın ) ağına düşecektir.

          Bu konuda tüm halkımızı ve yöneticilerimizin dikkatini çekmiş olayım.

          Diğer bir husus:

  Peygamber (Sallallahü aleyhi vesellem) efendimiz buyuruyor ki:

        Deccal bir adımla uzak mesafeleri kat edebilecek, sağ eli, ile bulutu tutabilecek, güneşten hızlı seyredecek, deniz onun topuğuna kadar gelebilecek.

         Bu hadisi şerifi çok iyi incelersek işte o zaman bu günkü deccalınn izlerini bulur şerrinden kurtulabiliriz.

               Hadisi Şerif de ki,  işaret edilen

 Deccal bir adımıyla uzak mesafeleri kat edebilecek.

       Öyle değil mi ki;  bu günün birleşmiş milletleri her ülkeye ajanlarını yerleştirmiş ve ufacık bir olayda bir göz işaretiyle dünyanın istediği ülkesine ulaşmıyor mu?

         Yine Allah Resulü (s.a.v) efendimiz:

    Aynı,  hadisi şerifin diğer bir cümlesinde

     Deccal sağ eliyle bulutu tutabilecek. Güneşten hızlı seyredecek   

       Karada ajanları olduğu gibi diğer taraftan da Milyarlarca dolar harcayarak aya giden Amerikalılar acaba neyin peşindeler? Milyarlarca dolarlarını boşuna mı harcıyorlar? Dersiniz onlar deliler mi? Yoksa  Bunları çok ama çok uzun düşünmek lazım ki,  Bu günün deccalı olan zihniyete ülkemizde geçit kalmasın. 

       Malumunuz onlar aya yolculuk yaparak uzay boşluğunun muhtelif yerlerine yerleştirdiği vericiler sistemi ile dünyanın her ülkesinde olup biteni, kendileri lehine ve aleyhine olan, tüm olumlu ve olumsuz olayları bir, bir izliyorlar !

        Batı ve Avrupa tüm bu elde ettiği bilgilerle, elde etmek istediği ülkeyi önce içten, maddi ortamı hazırlayarak, daha sonra çökertme planları olan, IMF formülleri ile ekonomik sıkıntılara düşürüyorlar, en son olarak da barış planlarıyla gözüne kestirdiği ülkenin kanını emme oyununu devam ediyorlar………

           Allah Resulü tüm bu bilgilerin haberini biz ümmetlerine vermiş, ama maalesef bizde ümmet olma şerefi değil de,  Avrupa ya üye olma düşüncesi hâkim olduğu için bütün bu olayları haber veren âlim kişilere hayalci mecnun ileriyi göremeyen damgaları vuruluyor.

        Bu halde tam, deccal fitnelerinin işini kolaylaştıran en büyük fırsat oluyorlar.                                                                                         

        Peygamber Efendimizin; deccal güneşten daha hızlı seyredecek, sağ eliyle bulutları tutabilecek, ifadesi bütün bunların işareti olsa gerek diye düşünüyorum.

         Uyanık olmak lazım işin macera yönünü değil, asıl olması muhtemel olan yönünü düşünelim. Yine aynı Hadisi Şerifin diğer son cümlesinde           

       Deniz onun topuğuna kadar gelebilecek.  Buyuruyor. Hadisi şerifin bu cümlesi de, bu gün tüm dünyanın gözleri önüne serilmiş olan, Peygamberimizin çok açık mucizesidir.

           Çünkü bugünkü batı dünyası hemen, hemen tüm dünya denizlerini filolarıyla kuşatmış adeta bir cephanelik haline getirmiştir. Dün çok zor bir yolculuk yâda imkânsız olan deniz yolculuğu ve savaşı için efendimiz bu günkü teknoloji ile çok kolay bir savaş alanı ve büyük bir avantaj sağlayacağını ve bu avantajı zamanın deccalının daha çok kullanacağını haber vermiştir.

       Bu gün bunları, çok açık bir şekilde, görmüyor muyuz? Görüyoruz ama gerçekler acı olduğu için kabul etmek çok zordur. Maalesef bugün deniz bu haliyle deccal’ın topuğuna gelmektedir.

       Aslında ölüm de çok acıdır ama maalesef kimse kabul etmese de, her canlı, ölümle tanışıyor. Tabi ki sırası gelen canlı ölümle tanışıyor. Ama hiç kimse Azrail (aleyhisselam) e bahane bulmuyor. Yani Azrail gelip falanın canını aldı demiyor.

            Ya ne diyor? 

      Falan kişi trafik kazasın da vefat etti suç şoförde imiş

       Başka!

       Falan akrabamız kanserden ciğerleri çürüdü.

       Falan komşumuz beyin kanamasından gitti, gibi hiç ardı arkası gelmeyen bahaneler...      

       Ama işin aslı nedir? Biliyorsunuz ki, Azrail (a.s) in gelişi ile ömrüne nihayet verildi.     

       İşte bu deccal meselesi de, tıpkı onun gibi bir olay, hiç kimse, günümüz deccalını, kabul etmiyor. Aksine hep gelecek olan tââ ahir zamanın en son deccalını anlatıyor. Haber veriyor. Zavallı. Bu günün deccalını kabullenmeyen kişiler de maalesef deccalı anlatıyor, anlatıyor ama kendisi hiç mi, hiç anlamıyor. 

       Çünkü bu günün deccalını tanımak irfan gerektirir.

      Rasulullah efendimiz bu konuda buyuruyor ki. 

      Yakın bir gelecekte insanı sağırlaştıran dilsiz gibi bir hale getiren köre benzeten fitneler olacaktır. Kim o fitneye yaklaşırsa fitne onu içine çeker. Öyle bir zamanda fitne ( deccal’a ) ye dil uzatmak kılıçlar arasına düşmek gibi olacaktır.    Ebu Davud,

                              Açıklama                                                                     

           Hadisi şerif ışığında, günümüz insanlarına baktığımız zaman, insanların Hak kelamlarına karşı ne kadar duyarsız ve tutarsız olduğunu görmemek mümkün değil.

        Bir sözü dahi, bir din adamından duyunca hiç değer vermiyor, ama aynı sözü bir gayri Müslim e mal ederek söyleyince o zaman çok değer veriyor.

         Diğer taraftan isyan edenlere karşı adeta dilsiz, haksızlıklarını görmezlikten gelmek ve haksız olduğunu bile, bile haksızla beraber olmak ve onu olduğundan daha çok desteklemek, toplumumuzda medeniyet sayılır hale geldi

        Efendimizin buyurduğu gibi, fitne ve fitnecilerle beraber olanları nasılda çekip içine aldıklarını görüyorsunuz değil mi?

        Onların içine aldıkları, onlarla hem fikir oluyorlar ve nihayet Hakkı sevenlere yavaş, yavaş karşı çıkmaya başlıyorlar, yani kısa zamanda tam onların istediği gibi düşünen bir insan olup çıkıyor. O da yetmiyor ve onunla da kalmıyor, gönül evinde, hakkın sevdiği kullara ve amellere kin duyguları oluşmaya başlıyor, bu hal de onun akıbetini perişan ederek nar-ı cehim’e doğru koşar adım sürükleyip götürüyor.

      Alamet olarak da şunları söyleye biliriz. Hak için çalışanlara, abdal geri zekalı toplumu bölüyor, insanları bir birinden ayırıyor, ikilik yaratıyor, sözleriyle her fırsatta Allah için toplanan; çalışan kişilere çamur atmaktan dil uzatmaktan geri kalmıyor.

        Sizlerde takdir edersiniz ki,  bu günümüzde o gibi fitneleri topluma tanıtmak, onların oyunlarını bozmak da, bir o kadar zor.  Günümüzde, o gibi fitne odaklarını haber veren, her din adamı veya bilim adamı her kim olursa olsun mekanı hapis hane oluyor veya işinden görevinden oluyor. Dahası hain ilan ediliyor çeşitli iftiralarla çeşitli senaryolar hazırlayarak fitneyi haber veren kişi televizyon ekranlarından tüm dünyaya rezil ediliyor, tüm itibarı kayıp ettiriliyor.  Rasulullah (s.a.v) Efendimizin buyurduğu gibi bütün bu olaylar kılıç darbelerinden daha kötü değil mi?

      Alemlere rahmet olarak yaratılmış olan, Rasulullah efendimizin zamanına baktığımızda, Ebu Cehil deccalını görüyoruz.. Peygamberimizin yaşadığı dönemden daha vahim bir dönem ola bilir mi? Elbette ki olamaz. Eğer, olacak olsa, buna hiçbir ümmet tahammül edemez ve isyan ederek küfre girer.

          O dönemin deccalı Ebu Cehil Allah’ın Resulüne ve ona inananlara, hangi zulmü ve hakareti yapmadı ki?            

          Öyle ise peygamberimiz, gelecek olan deccaldan ve deccalın şerrinden neden geniş haber verdi?                

            Şimdi oraya gelelim:

  O zamanın deccalı Ebu Cehil, bu zamanın deccallarıyla kıyaslandığı zaman, bu günün deccalları yanın da. Ebu Cehil mert kâfir sınıfına girmiş oluyor,

 

  O gün Ebu Cehil ve askerleri açıktan açığa savaşıyordu ve fiili olarak bir savaş yapılıyordu.

            Bu günün, Ebu Cehil ve bu günün deccalları savaşın taktiğini değiştirdiler. Bu günün teknolojisiyle fiili olarak kendileri savaşmıyorlar. Teknolojinin arkasına gizlenerek savaşıyor asıl suratlarını göstermiyorlar.

         Onun büyük tehlike olduğunu, o günden fark edip gören kâinatın efendisi bu günün deccalının oldukça üstün donanıma (kehanete) sahip olacağını haber veriyor.  Bu günün biz uyanmaz ümmetlerine!

          Tekrar vurguluyorum ki!

     Rasulullah (s.a.v) Efendimizin, deccal hakkında ki, verdiği haberler. Deccalın şahsi gücünün haberi değil; bu günün ve gelecekte daha da gelişmiş olan, teknolojinin ve bu teknolojiyi eline geçirecek olan deccal fitnecilerinin önceden verilmiş olan büyük bir mucize haberidir.

         Aksi halde deccal (Allah düşmanları) hep korkaktır ve tarih bunun canlı şahididir.

       Görüyorsunuz ki, bu günkü teknolojik silahlarla tek bir mermisi ile binlerce insanı katlede biliyorlar.

       Yine bu günün insanlarına daha doğrusu üniversite gençliğine, zekâlarını geliştirmek amacıyla, kurduğu tuzaklarla, ellerinde bulunan manyetik aletlerle o gençlerin beyinlerine şeytani duyguları aşılaya biliyorlar.

       Yani hiç mücadelesiz insanları Allah düşmanı yapa biliyorlar. Deccal fitneleri bu günün teknolojisi ile bu günün deccalını ve deccal uşaklarını tanımak oldukça kolay olacaktır.

Gözünüz, gönlünüz basiret damarlarınız,

Nazarı hakla daima açık bulunsun.

   DECCALIN SAKLANDIĞI MEKÂNLAR

      (O gün) Cehennem azgınlara gösterilir. Onlara, Allah’ı bırakıp taptığınız nerededir. Size yardım ediyorlar veya kendilerine yardımları dokunuyor mu? Denilir.  Onlar, azgınlar ve iblisin adamları, hepsi tepetakla oraya (cehenneme) atılırlar.  Orada putları ile çekişerek:  Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk;  bizi saptıranlar ancak suçlulardır;  şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşki geriye (dünyaya) bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak derler. Şüphesiz; bunda ibret ( dersler) vardır ama çoğu inanmamıştır. Şuara-91- den- 103- 

Açıklama

      Şerefli din kardeşim ve doğruları arayan, insanoğlu arkadaşım:

      Deccal hakkında bu kadar bilgiden sonra, herhalde deccal ın saklandığı, yâda gizlendiği mekânları öğrenmek istersiniz

      Evet; sözü hiç uzatmadan hemen söyleyelim ki;    

      Deccalın saklandığı mekânlar, tarih boyu devamlı olarak putların gölgesi olmuştur.

     Put dediğimiz varlıkların kimileri taştan oyulmuş insan şekline benzetilmiş kimileri demirden, kimileri bakırdan, kimileri toprak (çamur) dan yapılan cisimlerdir.

      Put Kuranı kerimde gölgesi olan cansız heykellere verilen bir isimdir. Cahiliye döneminin insanları atalarının veya krallarının yaptırdığı putlara tanrı (tanrıça ) gibi isimler vererek insanları onlara secde etmeye ve itaat etmeye zorluyorlardı,

     İtaat etmeyenlere de ölüm cezası, dâhil olmak şartı ile her türlü işkence yapılıyordu. Aslında insanları elleriyle yaptıkları putlara değil de kendilerine itaat ettiriyorlardı, Asıl amaçları buydu.

         Ancak açıktan bana itaat edin, yâda bana itaat edeceksiniz demiyorlardı.

         Çünkü bu denli açık konuşsalar halk onlara itaat etmez ve oyunları bozulurdu. Halk da onlara itaat etmediği zaman da, kazanmak istedikleri maddeyi kazanamazlar ve halkı da, asla sömüremezler, sömürü aracı da yapamazlardı.

       Tarih boyu putların arkasına gizlenenleri Kur-an –ı Kerim çok geniş bir şekilde anlatıyor; biz putların arkasına gizlenenlere bakacak olursak kıssadan hisse misali 

        Firavun; hem ben Allah’ım dedi, hem de bir takım putların gölgesine gizlendi.(  tanrılarına sadık göründü )

        Nemrut yine aynı şekilde, Ben Allah’ım sizin benden başka ilahınız yok dedi; hem de İbrahim (Aleyhisselam) ın baba dediği amcasının yaptırdığı putların gölgesine gizlenmeyi hiç ihmal etmedi.

        İşin garip tarafına bakınız bu putların size hiçbir faydası dokunmaz bunlar cansızdır hiç kimseyi yaratamaz diyen İbrahim (Aleyhisselam) i öldürmeye kastetti ama her defasında Nemrut mağlup oldu.

        İbrahim (a.s) in karşısında mağlup olan Nemrut! İlahlık gururuna kapılarak, ani bir kararla İbrahim (aleyhisselam) i yakmaya karar verdi.   Ama Nemrut’un,  dağlar gibi yığmış olduğu odunların ateşi İbrahim’i yakmadı;  Yüce Rabbimizin hikmetiyle ateş yığını Allah’ın sevgili dostum,  dediği İbrahim kuluna gül bahçesi olarak,  tarih boyu,  geçmiş ve gelecek tüm deccal uşaklarına ilahi ve hiç unutulmayacak bir ibret vesikası oldu. Zaten tarih boyu hangi deccal Allah ın hangi dostuna zarar verebilmiş ki, o deccal fitnesi ancak aklını fikrini nefsine ve çıkarlarına bağlamış olan zavallı insanları kurduğu tuzaklara düşürebilir, gücü asla başkalarına yetmemiştir ve yetmeyecektir; Allah’ın izni ile.

     Bu günün deccalı da ateş dağım var diyecek ama onun ateşinde yine Allah’a ve resulüne gönül veren hiç kimse yanmayacaktır; yakamıyor da.

    O deccal fitnesinin ateşi ancak kendinden olanları yakacaktır. Bundan hiç şüpheniz olmasın  

     Peygamber Efendimizin haber verdiği define işini de şu şekilde izah etmek mümkündür.

       Peygamber Efendimiz buyuruyor ki

     Deccal yer altındaki definelere emredecek haydi altındaki (içindeki ) madeni dışarı çıkar diyecek ve yerde defineyi yüzeye çıkaracak.         Müslim                                                                                                                                                                                   

     Deccalın yer altındaki hazineleri çıkarma işlemi, bu gün hemen, hemen tüm dünyada ortaya çıkmıştır.

       Örneğin: Somali’yi işgal eden, Amerika, Irak ı işgal eden Amerika Afganistan’ı işgal eden Amerika, kısacası orta doğuyu  işgal eden Amerika, Bu işgalleri her halde zevk için yapmıyor, İşgal ettiği ülkelerde mevcut olan hazineleri elde etmek için yapıyor. Canım ne ilgisi var deme! eğer öyle olsa diğer ülkeleri niçin yanına alsın,  tek başına hazinelere konar diyen kardeşlerimiz olabilir onlara hemen şu acı gerçeği bilmelerini hatırlatırım.

        Birinci madde: Eğer dikkat ederseniz işgal edilen ülkelere Amerika’nın tek başına gücü yetmez.

       İkinci madde:      işgal edilen ülkelerde, yer altı zenginlikler olduğu gibi duruyor, hiç dokunulmamış olduğu için, işgal edilen ülkelerde ki, yer altı madenler tüm işgalci zihniyetlere fazlasıyla yetecek miktardadır. (zaten Irak ın petrol kuyuları hazır miras)

         Bu müttefik gurubuna Rasulullah efendimizin gözüyle baktığımız zaman, deccal fitnesini görmek çok kolay olur, ümmet için.

       Rasulullah efendimiz buyuruyor ki;

Deccal yetmiş milyonluk bir orduya sahip olacaktır.

Açıklama

     Bu hadisi şerife baktığımız zaman, dünyada yetmiş milyon nüfusa sahip çok az ülke varken, deccal yetmiş milyonluk orduyu nasıl bulacak?

     Bu günün fitnesi olan Amerika müttefikleri ile beraber hesap etseniz her halde yetmiş milyonluk bir gurubu oluşturur.  Bu da her halde bu günün fitnesi ve deccalı olarak anılmasına yeterlidir sanıyorum.

DECCALIN ALDIĞI HAZİNELER

             İyi anlamak lazım: Hazine deyince sadece toprakta gömülü olan altınları hatırlamayalım. Bunlar hazinedir. Ancak yeraltındaki mücevherden daha değerli hazineler var; bunlardan biri petrol madenidir. Bunlardan diğer birisi yer üstü zenginlikleridir.

         Örneğin; Efendimiz, Fırat nehri kuruyacak buyuruyor. Efendimiz, Fırat nehrinin kuruyacak ifadesi suyunun bitmesi manasında değildir. Bu gün Fırat nehrinin suyu (G.AP) projesi adıyla baraj yapıldı. Yapılmakla kalmadı Güney Doğuyu hayata geçirecek olan Fırat nehrinin suyu, bu asrın siyasilerince İsrail Yahudilerine gizlice halka duyurulmadan satıldı.

         Dolayısıyla Fırat nehri ülkemiz için kurumuş oldu. Efendimizin, deccal, Fırat, nehrinin suyunu içerek bitirecek ifadesi de bu asrımızda, bu olsa gerekir, diye düşünüyorum.

       Hal bu ki; Peygamber efendimiz Fırat nehrinin yatağı altın doludur buyuruyor.

       İşte o altından daha kıymetli olan sınırsız hazineyi bu günümüzün batı kafalı siyasileri sayesinde kayıp etmiş  deccal’a, kaptırmış bulunuyoruz.

       Peki, bu hazineyi kim alacaktı?

        Deccal alacaktı değil mi?                                      

       Öyle ise deccal belası Fırat nehrini de Fırat nehrinin içindeki hazineyi de maalesef alıp İsrail Yahudilerine götürdü, meseleleri çok iyi incelemek, çok iyi anlamak lazım.

         Bir örnek daha verelim kardeşlerimize.

         Örneğin: Kendi devletimiz olan Türkiye Cumhuriyetinde, öylesine çarpık bir iş ve ticaret anlayışı var ki. !

       Bunun adına yabancı sermaye diyorlar.

      Yabancı sermaye neymiş?  Nasıl çalışıyor. ?

      Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan bir Avrupalı veya Amerikalı biri geliyor. Ülkemizin beğendiği topraklarından bir mekân seçiyor, burayı bana verin diyor. Çeşitli siyasilerle görüşüyor. Malumunuz.... Nihayetinde gözünün tuttuğu kadar araziyi elde ediyor. Onunla da kalmıyor…

                Yabancı sermaye, babası ya!

       Bu defa her ne yapacaksa yapacağı iş yeri, fabrika, iş hanı, her ne yapacaksa, maliyetinin tümünün, daha fazlasını benim ülkemin bütçesinden, hiç faizsiz kredi adıyla alıyor, çoğu zamanda yarısı teşvik amacı, adı ile yabancı sermayeye hibe ediliyor.

        Peki; şimdi soralım define bulan bir insan fabrika kura biliyor mu?    Ebetteki, kuramaz.

        Öyle ise Rasulullah efendimiz ne güzel tarif ediyor.

Yeryüzünün hazinelerine, sahip olacak; istediği yerdeki hazineyi hemen çıkarıp emrine alabilecek. Bugün dünyanın tüm ülkeleri ve bizim ülkemiz de dahil hep bu şekilde sömürülmüyor mu?  İLGİNİZE BİLGİNİZE.